Konuşulması gereken şeyler, alacakaranlığın ortasında aydınlığa hasret gerçeklikler var. Yollar, yolculuklar, günler, yanlışlıklar, bitmemiş kitaplar ve yazılmamış sayfaları hakkında. Sadece beklentilerin olmadığı bir konuşma. Zira büyük hayallerini zamanla basit ve gerçekçi beklentilere eritmiş,
şimdi
onlara dahi sahip olmayan bir adamım. Hiçbir yere varmayan hayatım tam
manasıyla fırtınalı bir deniz ve ben küçük bir sandalda küreksizim.
Düşsem kollarım beni bir nebze taşır belki ama varılacak bir kara
olmadıkça nereye, ne kadar kulaç attığımın bir önemi var mı?