Ortada olmak, her şeyin ortasında öylece kalmak. Sağ ile solun, muhafazakarlıkla modernliğin, iyilikle kötülüğün, delilikle dahiliğin, inanmakla inançsızlığın, ölümle yaşamın, doğruyla yanlışın kısacası insan aklına gelebilecek her türlü karşıtlığın ortasında; attığın birkaç adımda o çizgiden taşmamak. Sanki herkes bir düşünceyle, bir tarafla, bir hal ile sarhoş da bir sen ayıksın. Oysa ki herkes yaşarken bir sen kayıpsın. Sonbaharda kendini rüzgarın insafına bırakan bir yaprak gibi olmak. En acısı kendini tanıyamamak. Ben bu hayatta kayboldum işte dayı. Failimeçhul bir cinayete kurban gitmişçesine bana bunu yapanlar da benim gibi kayıp. Benim dosyam ve üstüm kapandı. Toprağa battım, boka püsüre battım. Benim kaybettiğim bu hayat mücadelesini geri çevirme şansım kalmadı. Kale bit kadar, kalecinin başı arşa değiyor. Oysa ki büyük hayallerim vardı. İnsanın bu hayattan çıkardığı ilk sonuç hayallerin sınırı olmayışı. Ben de bu sonuca göre çok şey tasarladım, çok şey istedim, diledim. Yıllar geçti ve her seferinde azalttım, daha da çok, daha da. Bugün yerin altındayım. Dünyanın en güzel manzarasını izleyen tepelerin yerini bataklıklar aldı. Ne sesim gider birine, ne biri kurtarmaya gayret eder. Fakat her şeyin suçlusunun başkaları olmadığı da açık. Ben yaptım ben! Bu ortada kalmak bende başlıyor, bende bitiyor. Ben kimim bunu bile bilmiyorum. Ne severim, ne yaparım, neye gülerim, ne isterim? Kendisini tanımazken biri, başkasının tanımasının bir önemi var mı? Hiçbir zaman anahtarı olmayan kapalı bir kutu. Ve bu kutunun ne içindekinin bir önemi var, ne de dışının bir davetkarlığı. İyi ya da kötü, bu hayatın bir noktasında olmak istiyorum. Kendimi bilmediğim, yarınımı saymadığım, ne yapacağımı bilmediğim bir noktada rüzgarın götürdüğü yerde savrulmak istemiyorum. Akılsızlığımdan mı, imkansızlığımdan mı yoksa bahtsızlığımdan mı bilmiyorum. Bir şey eksik, ama eksik olan yalnızca "bir" şey mi bilmiyorum. Herkesin ayaklarıyla gittiği yönü izliyorum savrulduğum yerden, battığım çukurdan. İnsan kaybolduğu noktada aslında herkesi daha iyi görme fırsatı buluyor. Bedenim işlevini yitirmiş de ondan ayrılan ruhum oradan oraya dolaşıp her şeyi izliyormuş gibi. Ben bu hayatta ziyan oldum, bunun farkındayım. Bu ne bir acitasyon, ne bir abartı. Bu benim aynada gördüğüm, bu benim her gece uyuyup her sabah uyandığım, her saniye yaşamakla yükümlü olduğum gerçeklik. Dünüm ziyan, bugünüm ziyan, yarınım yok. Şairin dediği gibi,
Bakın, yaklaşıyor yaklaşmakta olan.
Bakın, yaklaşıyor yaklaşmakta olan.
Bakın, yaklaşıyor...
Yazık, şairler kadar cesur değilim.
Yazık, şairler kadar cesur değilim.
6.10.17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder