1 Şubat 2018 Perşembe
-
Buraya uzun zaman oldu ölüme yaklaşmalı satırlar yazdığım ama ölmedim, hala hayattayım. Hayatta oluşum ise hala aynı raddede, daha fazlası olmaksızın nefes alıp vermek ve beklemek. Hızlı adımlar, öfkeli düşünceler, bitmek bilmeyen bir hastalık hissi ve kendi girdabımda her geçen gün daha da dibe boğulmak. Ben ne istediğimi bilmiyorum, belki de geçmişte çözemediklerim bugün beni böyle yapmıştır. Kafamın da bedenimin de geri dönemeyeceği yerlerde oluşan kocaman delikler. Freudlar, Havighurstler, Eriksonlar. Zaten boktanken şeker atmadığın için iyice boktanlaşan kahvehane çayı tadında günler. İçe doğru adam akıllı çekilmeyen niye yandığı belirsiz sigaralar. Sebepsiz öfkeler, zamansız sakinlikler. Her gün geçtiğin o kavşak, çıktığın o yokuş, vardığın o tepe. Binlercesiyle tıkılı kaldığın devasa kafesin geceleyin en güzel görülebildiği yer. O yerde bir ev, biri "sen kendine eziyet yaptın o evi" derken aslında o ev uğruna yaşamalar. Vicdan azapları, her gün, daha fazla, üstelik adam akıllı hüküm giyecek bir suçun bile yokken, karakol kayıtlarında veya beddualarda geçen bir ismin bile yokken. Ne yazsam boş. Daha da kötüsü ne yapsam boş. Rutin öldürür demiş adam, bir yere varmayan bu dümdüz yol öldürüyor. Eğer bir çöldeysen yolun sağa veya sola gitmesi senin için bir şey fark etmez ve ben çöldeyim, susuzum, seraplar görür haldeyim, geceleri üşür, gündüzleri yanarım. Ben çıkmaz sokaktayım, duvarları yıkamayacak kadar güçsüzüm, duvarları aşamayacak kadar etkisiz. Ben gerçekten ne istediğimi, nereye varmam gerektiğini, ne yapmam gerektiğini, neyle uğraşmam gerektiğini bilmiyorum. Kayboldum. Yemin ederim mecazsız ve yalansız bir şekilde kayboldum. Elimden gelenin daha fazlası varsa bunun nasıl olduğunu bilmiyorum. Kurtarın beni kendimden. Kurtarın beni. Bir amaca, bir değişime, bir an dolusu mutluluğa muhtacım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder